Skip to content

Dava Kitap Yorumu, Analizi ve İncelemesi | Franz Kafka

Dava Kitap Yorumu Analizi ve İncelemesi

Dava Kitap Yorumu, Analizi ve İncelemesi yazımızda; Dava kitap yorumu, analizi, incelemesi, yazarı, yayınlanma tarihi gibi soruların cevaplarını bulacaksınız…

Bu sıralar o kadar çok film izledim ki, kitap yorumlarına fırsat bulamadım. Uzun bir aradan sonra, az önce bitirdiğim ve kendisini Dönüşüm, Milena’ya Mektuplar isimli kitaplardan da tanıdığımız Franz Kafka’nın “Dava”sı üzerine yazmaya karar verdim. Özgün yazı stili, distopik fakat bir o kadar gerçekleri gösterdiği inanılmaz tarzıyla okurseverlerde taht kuran Franz Kafka, benim de çok sevdiğim yazarlar arasında yerini alıyor.

“Nedir bu dava? Kime neden açılmıştır?” gibi sorularınızın olduğunun farkındayım. Fakat bu soruların cevaplarına geçmeden önce, Franz Kafka hakkında bilgiler vermek istiyorum. 1883 yılında doğan ve hayata gözlerini 1924 yılında kapatan ünlü yazar, 20.yüzyılın en önemli edebiyatçıları arasında yerini almaktadır. Birçok dil bilen Kafka, kimya bölümünü kazanmış. Fakat kimya bölümünde verim alamamış ve hukuk bölümüne geçmiş. Mezun olduktan sonra ne hakim olmuş ne savcı olmuş. Daha sonra değişik eğitimler alarak yazar olmuş. Ölümünden bir yıl sonra 1925 yılında bu kitabı bizlere bırakmıştır.

Bu bilgileri neden verdiğimi soracak olursanız; kitabın içinde, yazarın kendi hayatından da esinlendiği kişiler ve olay örgüsü, dönemin hayat koşulları ve en önemlisi ADALET SİSTEMİ gibi unsurlar yer alıyor. Yine okuduğum bilgiler dâhilinde, Franz Kafka’nın inanılmaz zeki olduğu ve akıl oyunlarıyla çevresini ve kitapları aydınlattığı söyleniyor. Diğer kitaplarından bağımsız olarak, Dava için bunları düşünmek veya söylemek yanlış olmayacaktır.

İlginizi Çekebilir: Körlük

Dava Kitap Yorumu Analizi ve İncelemesi

Şimdi gelelim Franz Kafka’nın meşhur Dava’sına.  Kitap o kadar çok önemli konuların üzerine basıyor ki nereden ve nasıl başlayacağıma bir türlü karar veremiyorum. Eğer ki 1984, Fahrenheit 451 gibi distopik dünya konulu kitapları okuduysanız bana hak vereceksinizdir. Kitabın arkasında şöyle der: “Bireyi savunmasız hale getiren korku çağı ve evrensel bir sorun olan suçluluk konu edilmiş; otoritenin adaletsizlikten duyduğu zevk anlamsız bir dava üzerinden eleştirilmiştir.” Yazarın anlattığı dünya distopik fakat olaylar ve yaşananlar o kadar gerçek ki… Adaletin sadece ismen yer aldığı, sistemin çarpık olduğu, insanların üzerine çeşitli psikolojik baskıların olduğu bir dünya.

Kitaptaki ana karakterimizin adı Joseph K. Bu K. Kafka’nın K’sı mıdır bilinmez fakat aslında memur olan karakter hukuk –gerçek hayatta olduğu gibi- ile yakından ilgileniyor. Bir gün uykusundan uyanan K., hakkında dava açıldığını öğrenir. Evinin odasında karşısına dikilen adamlar ona tutuklu olduğunu söylerler fakat ne mesleğini öğrenebilir ne de niye dava açıldığını. Tek öğrenebildiği karşısında dikilenlerden birisinin adının Franz olduğudur. Davayı çok önemsemeyen K. hayatına devam eder. Bankadaki görevini layıkıyla yerine getirir, bazen iş çıkışı gönül eğlendirmeye gider. Etrafındaki kişiler tarafından çok sevilen K., her şeyi düzgün ve iyi bir insandır. Ne yaptığını veya ne suç işlediğini bilmez ama tutuklanır…

Joseph, kendisini bir hukuk devletinde yaşadığını düşünür. Onun için en büyük sorun da budur zaten. Suçsuz olduğunu ispatlayabileceğini, bir avukat yardımıyla sorununu halledebileceğini düşünür. Tutuklu olduğunu söylenir fakat gözaltına mı alınır? Hayır. Peki hapse mi atılır? Ona da hayır. Bazı kavramların dengesizliğini siz düşünün. Daha sonra bir telefon geliyor ve davanın hafta sonu gerçekleştirileceği söyleniyor. Ama ne saati belli ne de mahkeme salonu. Sonradan öğreniyoruz ki dava, kenar mahalle olarak adlandırabileceğimiz bir muhitte ve apartmanda gerçekleştiriliyor. Dava sırasında şaşırtıcı olaylar gerçekleşiyor. Orada çalışan bir mübaşirin karısıyla tanışıyor. Sonradan öğreniyor ki herkes bu kadınla yakın ilişkiler kurmanın peşinde. Yazarın burada vurgulamak istediği nedir bilinmez? Benim düşündüğüm tek şey, kadının gücü elinde tutması…

İlginizi Çekebilir: Fareler ve İnsanlar

Bir sürü boş şey arasında adalet kaybolup gidiyor! Ortada hiçbir şey yokken, mahkeme bir suç yaratıyor.

Daha sonra amcası olaya el atıyor ve K’yı yakın bir avukat arkadaşıyla tanıştırıyor. Avukat yaşlı, hasta ve sanki tükenmiş bir halde yataktan kalkmayan biri. Yardım etmeye çalışan bir gibi gözükse de, davayı hiçbir şekilde olumlu hale getiremeyen biri.

O andan sonra önüne farklı kişiler çıkıyor K’nın. Gariptir ki her biri mahkeme ve dava süreçleri ile ilgili çeşitli bilgilere sahip. Hepsi birden K’ya yardım etmeye çalışsa da; aslında hepsi yozlaşmış düzenin bir parçası konumunda. Daha sonra önüne bir rahip çıkıyor ve ona bir hikâye anlatıyor, hikâye kısaca özetlemek gerekirse:

Mahkemeye girebilmek adına uzun bir yoldan gelen taşralı bir adam ve onu geçit vermeyen bir bekçi arasında geçmektedir. Bekçi, içerde bir sürü kapı olduğunu ve her bekçinin daha da zorlu olduğunu söyler. İzinsiz girmeyeceğini belirten taşralı adam, kendisinin içeri alınması için uzun bir süre bekler fakat günden güne yaşlanmaktadır. İçeri girebilmek adına rüşvete bile başvuran taşralı adam, dayanamayıp bekçiye bir soru sorar. “Neden sadece ben içeriye girmeye çalışıyorum!?” Bekçinin cevabı kitabı ve konuyu açıklar niteliktedir: “Bu kapıdan başkasının giremeyeceğini, bu girişin sadece senin için olduğunu söyler.” Kısacası demek ister ki, adalet sistemi seni bildiğin gibi işlemiyor.

Bu hikâyeden sonra sonun yaklaştığını anlıyorsunuz ve hepinizin tahmin edebileceği üzere K için o son geliyor. İki görevli tarafından ıssız bir yere götürülen K, bıçak darbeleriyle öldürülüyor.

Bu kitabı okurken ki hissettiğim duyguları 1984 kitabını okurken de hissetmiştim. Sisteme ve hayata karşı sitemkâr yaklaşan Winston’un sonu da buna benzer olmuştu. Sisteme karşı çabalayan sadece kendisi olmuştur. Mücadelesi bir hiçtir. Harika yazar Franz Kafka, kitabın sonunda yine bir ışık yakmıştır ama bu sisteme. Bıçak darbeleri yiyeceği sıra, karşıda çok uzun bir apartman görür ve son katta ona uzanan bir el görür. Belki de hala bir ümit olduğunu düşünür…

İlginizi Çekebilir: On Küçük Zenci

Dava Kitap Yorumu Analizi ve İncelemesi yazı sonu…

Liked it? Take a second to support Canberk Hatipoğlu on Patreon!
Become a patron at Patreon!
%d blogcu bunu beğendi: