İç Dünyamıza Dokunan Bir Öykü: Palto-Nikolay Gogol
Palto kitabının yazarı Nikolay Gogol, Rus edebiyatının en önemli isimlerindendir. Orta sınıf bir ailede dünyaya gelmiştir. Her zaman yazarların bulundurdukları sosyal sermaye ilgimi çekmiştir. Çünkü dönemin özelliklerini yansıtırken hangi bakış açısıyla yola çıktıklarını, bulundukları konumla ilişkilendirebiliyoruz bu sayede. Gogol da kendisinin yaşadığı dönemdeki memurları, daha doğrusu bürokrasiyi eleştirmek için eserlerini kaleme almıştır.

Yaptığım araştırmalarda Gogol’un, ‘Palto’ yu yazarken gerçek bir hikayeden yola çıktığı iddia ediliyor. Arkadaşının sohbet arasında anlattığı bir hikâye ona ilham kaynağı olmuş ve dinlediği hikâyeyi kendi görüşleriyle birleştirince ortaya etkileyici bir yapıt çıkmış.
Palto İçerik
Hikâye, baş karakter olan Akaki Akakiyeviç’in paltosu üzerine kurulmuştur. Akaki, oldukça sıradan, silik, sakin bir hayat süren bir devlet memurudur. Her gün sadece işe ve evine gidip geliyor. İş arkadaşlarıyla da çok ilişkisi olmayan, kendi iç derinliğinde yaşayan bir kişi.
Yaklaşan soğuk kış günleri onu bir palto alma ihtiyacına sürüklüyor. Eskimiş, her yeri delinmiş paltosu onu artık koruyamıyor. Fakat Akaki’nin rahatlıkla palto alacak bir bütçesi de yok. Akşam içtiği çaydan, yaktığı mumdan, yediği yemekten kısarak parasını biriktiriyor. Akaki bir mutlulukla paltosunu alıyor ve günler onun için daha bir anlamlı geçmeye başlıyor.
İş yerine gittiğinde de kendisinden çok paltosu dikkat çekiyor. Hatta iş arkadaşları, onun paltosunu bahane ederek bir davet düzenliyorlar. Akaki, başta katılmak istemese de kendini zorunlu hissedip katılıyor davete. Davet arasında sıkılıp, ona göre geç olan bir saatte evine dönmek için çıkıyor yola. Yolda birden kendini yere serilmiş bulan Akaki, uyandığında büyük fedakârlıkla aldığı paltosu sırtından çalınıyor.
“İnsan ruhunun derinlerine gizlice süzülüp, neler düşündüğünü öğrenmek olası değil.”
Bunun üzüntüsüyle bir çare olarak kendini önemli kişinin odasında buluyor. Fakat önemli kişinin ukala tavrı, sert sözleri onu kovmaktan beter ediyor. Yardım çığlığına beklenmeyen bir yanıt alan Akaki, günler sonra üzüntüden yatağa düşüyor ve sonunda hayata veda ediyor.
Akaki, öldükten sonra kenti saran bir korku ortada dolaşıyor. İşte bu korku; Akaki’ nin hayaleti oluyor. Akaki artık insanların sırtlarından paltolarını çalmak için geri gelen bir hayalettir. Fakat en son önemli kişinin paltosunu çaldıktan sonra intikamını almış olacak ki onu kimse bir daha görmemiş. Bakıldığında basit bir hikâye gibi görünse de üzerine düşününce buz dağı oluşuyor gözünüzde. Üst kısım küçük bir anıyı temsil ediyorken, altta kalan devasa kısım, Akaki gibi alt sınıf bir kişinin yaşadıkları hakkında derin düşünceler içeriyor. Gogol, aslında burada iğneleyici bir sınıf çözümlemesi sunuyor bize. Üst tabakanın, alt tabakaya olan duyarsızlığı, aşağılayıcı tavrını temsil eden canlı bir karakter sunmuş. O karakter ise; önemli kişi…
1800’lü yıllarda yazılmasına rağmen günümüz toplumunun realizmini içermesi Gogol’un ileri görüşlülüğü diyebiliriz. Bir palto için çırpınan, hayatından olan bir karakterin medyaya baktığımızda binlerce örneğine rastlıyoruz. Kitaptan sonra beni en çok etkileyen Dostoyevski’nin ironi kokan ‘’Hepimiz Gogol’un paltosundan çıktık’’ sözü oldu.
Akaki Akakiyeviç, her zaman çevremizde dolaşan bir karakter olarak kalacak…
Jose Saramago’dan Körlük kitap yorumunu hala okumadıysanız: Körlük Kitap Yorumu
Categories