Kırmızı Saçlı Kadın-Orhan Pamuk | Kitap Yorumlarım
Kırmızı Saçlı Kadın, 2016 yılında Türk yazarımız Orhan Pamuk tarafından yazılmış bir kitap. Orhan Pamuk öyle bir yazar ki 2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülünü kazanarak tarihteki ilk Nobel Ödüllü Türk ünvanını elde etmiş. Yine 2006 yılında TIME dergisi tarafından dünyanın en etkili yüz kişisi arasında seçilmiş. Kitapları yüzden fazla ülkede yayımlanmış ve on üç milyon baskı yapmış. Kendisinin onca başarısı sonrasında bize de alıp kitaplarını okumak düşüyor.

Kitabın ismine baktığınızda belki çoğunuzun aklına konusu bakımından Sabahattin Ali’den Kürk Mantolu Madonna kitabı gelmiştir. Yanıldığınızı söyleyemeyeceğim ama bu kitapta dahasını da bulacağınızı belirtebilirim. Yazar bir yandan bir gencin yaşadığı aşk, yalnızlık ve sorumluluk gibi duygularını aktarırken bir yandan da eski zamanlardan kalma baba-oğul ilişkisini konu alan Batı’nın ve Doğu’nun iki temel efsanesini gözler önüne seriyor. Bu iki efsane hakkında bilgi vermek gerekirse; Batılı Yunan efsanesinde oğul babayı, Doğulu İran efsanesinde ise baba oğulu öldürüyor.
Kırmızı Saçlı Kadın İçerik
1986 yılındaki bir genci konu alan kitap üç bölümden oluşuyor. İlk iki bölümü ana karakterimiz Cem’in ağzıyla, son bölüm ise Kırmızı Saçlı Kadın’ın (Gülcihan) ağzıyla yazılmış. Ana karakterimiz Cem; babasız büyüyor yıllarca, babası çeşitli siyasi olaylara karışıyor ve hapis suçları yüzünden bir var bir yok. Cem’in bir yandan annesiyle geçimini sağlaması gerekiyor, bir yandan da üniversite sınavları için dershane parasını çıkartması gerekiyor. Para bulma gerekçesiyle Öngören yakınlarındaki Mahmut Usta’nın yanına gidiyor. Kuyucu Mahmut Usta’nın yanında bir ay çıraklık yapıyor. Sabahtan akşama kadar bir arazide kuyu kazıyor akşamları ise hoş sohbetler ediyorlar. Cem babası gibi görmeye başlıyor Mahmut Usta’yı.
Bazı akşamlar Öngören’in merkezine gidiyorlar. Gittikleri bir akşam Cem, Kırmızı Saçlı Kadını görüyor ve aşık oluyor. Tutkusu haline gelen bu kadınla bir süre sonra tanışıyorlar ve kadın evli olmasına rağmen dileğine kavuşuyor. “O gece hayatımda ilk defa bir kadınla yattım. Çok sarsıcı ve çok harikaydı. Bir anda hayat, kadınlar ve kendim hakkında bütün düşüncelerim değişti. Kırmızı Saçlı Kadın bana kendimi ve mutluluğu öğretmişti.“ İlk bölüm Cem’in, kaza sonucu Mahmut Usta’yı kuyuda ölüme terk etmesiyle sonlanır. Kaçarak Öngören’den uzaklaşır.
Kitabın ikinci bölümü ise bana göre biraz sıkıcı. Sıkıcı olmasının sebebi ise ilk bölümdeki karakterleri en dip noktalarımıza kadar hissederken ikinci bölümde bu duyguyu yaşayamamız. Cem Öngören’den ayrıldıktan sonra üniversiteye giriyor, askere gidiyor, yüksek lisans yapıyor ve Ayşe (kimdir, nasıl biridir, bilinmez) adında biriyle evleniyor. Yıllar geçiyor zengin bir iş adamı oluyor. Karısıyla birlikte yaptıkları iş seyahatleri sırasında iki eski efsane hakkında araştırma yapıyorlar. Daha sonra Sührab adında bir şirket kuruyorlar. İlginçtir ki bu bölümde Cem, kırmızı saçlı kadından bir çocuğu olduğunu öğreniyor. İşi gereği gittiği Öngören’de Enver ismindeki oğluyla karşılaşıyor ve oğlu babasını öldürüyor.
İlk bölümde Cem’in, Mahmut Usta’yı ölüme terketmesi ve ikinci bölümdeki Enver’in Cem’i öldürmesi, bizlere Batılı Yunan efsanesini yansıttığını söylemek yanlış olmaz.
Gülcihan oğlundan bir roman yazmasını ister
Son bölüm Kırmızı Saçlı Kadın yani Gülcihan tarafından satırlara dökülmüş. Gülcihan, Enver doğduğunda Turgay adında biriyle evli olmasına rağmen, Enver’in baba ilgisinden yoksun, içine kapalı büyüdüğünü söyler. Yıllarca babasız büyümenin verdiği nefret, Enver’i baba katili yapar. Cem’in ölümünden sonra hapisteki oğluna geçmişle ilgili her şeyi anlatır Gülcihan. Ondan bir roman yazmasını ister. Belki de kitabın en çarpıcı yerlerinden biri de şu ki; bu kitabın tek ve gerçek anlatıcısı Enver’dir. Yazacağı roman hapisle cezalandırılan Enver’in savunma metni olacaktır..
İlk aşk deneyimi bütün bir hayatı belirler mi? Yoksa kaderimizi çizen yalnızca tarihin ve efsanelerin gücü müdür?
Categories
Yorum yazabilmek için oturum açmanız gerekir.